Yine İnfaz Kanunu

Taha Akyol yazdı. İktidar, hukuku üstün bir değerler sistemi olarak görmüyor, ülke yönetimi için gerekli bir araç gibi görüyor. Dikkatinizi çekerim, hukuku “üstün bir değerler sistemi” olarak görmekle… İktidarların elinde “yönetim aracı” olarak görmek arasındaki fark… Üstün bir değerler sistemi olarak görmeyince, hukuk sahasında birbiriyle çelişen, kısa sürede yanlışlığı ortaya çıkan, toplumda hukuka güveni sarsan … Yine İnfaz Kanunu Devamı »

Eklenme Tarihi: 09 Eki 2024
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 09 Eki 2024
Yine İnfaz Kanunu

Taha Akyol yazdı.

İktidar, hukuku üstün bir değerler sistemi olarak görmüyor, ülke yönetimi için gerekli bir araç gibi görüyor.

Dikkatinizi çekerim, hukuku “üstün bir değerler sistemi” olarak görmekle… İktidarların elinde “yönetim aracı” olarak görmek arasındaki fark…

Üstün bir değerler sistemi olarak görmeyince, hukuk sahasında birbiriyle çelişen, kısa sürede yanlışlığı ortaya çıkan, toplumda hukuka güveni sarsan ve hukukun caydırıcı etkisini tahrip eden sorunlar ortaya çıkıyor.

Tipik örnek, “İnfaz Kanunu”nda ikide bir yapılan değişikliklerdir. Şimdi AK Parti sözcüsü Ömer Çelik ve Adalet Bakanı Tunç, İnfaz Kanunu’nda değişiklik yapacaklarını açıkladılar. “Cezasızlık” sorununu çözmek için…

2020 İNFAZ KANUNUYıl 2020, Mart ayı… İktidar İnfaz Kanunu’nda çok önemli değişiklikler yapacaktı. Komisyon’dan geçmiş, Nisan başında Meclis’e gelmişti. Önemli ama parça bölük, sistemsiz, çelişkilerle dolu, belli ki siyasi amaçla hazırlanmış bir kanundu.

Asıl amaç ceza evlerindeki tutuklu-hükümlü sayısını azaltıp yeni tutuklu ve hükümlülere yer açmaktı…

AK Partili ve MHP’li vekillerin imzasını taşıyan teklifte, hukuk sistematiğine ve kanunlaştırma tekniğine aykırı birçok düzenleme vardı.

Teklifteki ‘cin fikirli’ bir düzenlemeyi o zaman da eleştirmiştim. Mafya suçlarında infaz indirimi yapıyor, aynı zamanda bu suçların cezasını artırıyordu! Bu sayede o tarihe kadarki mafya hükümlüleri serbest kalacaktı… Ceza artırımı ise, geriye işlemeyeceği için ileride işlenecek suça uygulanacak, iktidar ‘suç örgütlerinin cezalarını arttırdık’ diye övünebilecekti!

Torbacının hapiste kalma süresini artıyor ama kanundaki ceza miktarı aynı olduğu halde “zimmet” suçu işlemiş kamu görevlisinin 2 senede çıkmasına yol açıyordu… Böyle pek çok çelişki…

KEHANET DEĞİL, ÖNGÖRÜ Ülkemizde ceza hukukunun önde gelen üç hocası, Prof. İzzet Özgenç, Prof. Adem Sözüer ve Prof. Mahmut Koca 6 Nisan 2020’de 15 sayfadan oluşan uzun bir eleştiri-uyarı bildirisi yayınlamıştı. Kanun teklifindeki çelişkileri, tutarsızları madde madde anlatıyorlardı. Rakam veriyorlardı:

“Avrupa ülkelerinde her 100.000 kişide ortalama 100 kişi ceza infaz kurumlarında bulunmaktadır. Dünyada bu oran 100.000 kişide 146’dır. Bu oran Türkiye’de ise 100.000 kişide 350’dir.”

Getirilen İnfaz Yasası’nın bu vahim sorunu çözmeyeceği, çelişkili, tutarsız düzenlemeleriyle durumu daha da kötüleştireceğini söylüyorlardı. Aynen buraya alıyorum:

“Sunulan teklif ne yazık ki, infaz sorunlarını kalıcı şekilde çözmek yerine, son derece sınırlı bir rahatlama sağlayan geçici çözümlere odaklanmış durumdadır. Bu tür geçici çözümlerin önümüzdeki üç yıl içerisinde bizi yeniden infaz sorunlarını tartışmaya götüreceğini bugünden tahmin etmek zor değildir.”

Bilim böyle öngörü kazandırır. Kehanet değil aynen böyle… Politikacının sorunlara oy odaklı, günlük ve sistemsiz çözüm arayan mantığı ile hukukun, bilim insanlarının uzun vadeli, sistematik bakışı arasındaki farkı görüyor musunuz?!

YARGI’TAY’DA ‘BOZULMA’Günün siyasi ihtiyaçlarına göre parça bölük kanunlarla sistematiğin bozulması sadece İnfaz Kanunu’nda değildir. Yargıtay Onursal Başkanı İsmail Cerit “Özellikle son yıllarda art arda gelen kanun değişiklikleri de Yargıtay Kanunu’nun sistematiğini ve uyumunu bozmuştur” diye açıklamış, bu kanunlar yapılırken Yargıtay’dan görüş alınmamasına sitem etmişti. (1 Eylül 2016)

Halbuki eleştirmeliydi etkili olabilmesi için.

İnfaz Kanunu’yla ve Yargıtay’la ilgili “sistematiği ve uyumu bozan” yasalar, iktidarın nasıl çalıştığına dair pek çok örnekten sadece ikisidir.

MODERN DEVLETİktidar uzmanlığa, bağımsız ilmi görüşlere bakmıyor, salt siyasi bakıyor.

Oysa çağımızda bilim ve uzmanlık, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar önem kazandığı içindir ki, parlamentolarda komisyonların görev yetkileri hem artırılmakta hem uzmanlıklara büyük önem verilmektedir. Aynı şekilde modern devlette kamu bürokrasisinin liyakatine, uzmanlığına büyük önem verilir, keyfi atamalarla bozulması kanunlarla önlenir…

Modern demokrasilerde “milli irade” eski Jakobenlerin kafasındaki gibi “kadir-i mutlak” değildir, hukukla sınırlıdır ve yetkilerini uzmanlaşmış kamu kurumları eliyle kullanır.

Yeni infaz yasası hazırlanırken uzman profesörlerin ve Yargıtay’ın görüşü alınmalı ve bunlar kamuya açıklanmalıdır.