‘Yumrukları açmak’

Taha Akyol yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabaca geçen on yıldaki politikalarından ekonomide U-dönüşü yaptığı gibi dış politikada da U-dönüşü yapıyor. Ekonomide “faiz sebeptir”den Mehmet Şimşek’le yüzde 50 faize dönüldü. Dış politikada da “darbeci Sisi “ ve “katil Eset”le şimdi “yumrukları açma” politikası izliyor. Yumrukları açma politikası prensip olarak doğrudur. Uygulamada iyi yürütülüp yürütülmemesi ayrı konu… Dışişleri Bakanlığına Hakan Fidan gibi kavramlara ve … ‘Yumrukları açmak’ Devamı »

Eklenme Tarihi: 05 Tem 2024
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 05 Tem 2024
‘Yumrukları açmak’

Taha Akyol yazdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabaca geçen on yıldaki politikalarından ekonomide U-dönüşü yaptığı gibi dış politikada da U-dönüşü yapıyor. Ekonomide “faiz sebeptir”den Mehmet Şimşek’le yüzde 50 faize dönüldü. Dış politikada da “darbeci Sisi “ ve “katil Eset”le şimdi “yumrukları açma” politikası izliyor.

Yumrukları açma politikası prensip olarak doğrudur. Uygulamada iyi yürütülüp yürütülmemesi ayrı konu… Dışişleri Bakanlığına Hakan Fidan gibi kavramlara ve diplomasi diline hakim bir ismin getirilmesi umut veriyor.

Tabii ekonomide de Mehmet Şimşek’in getirilmesi…

İÇ POLİTİKADA YUMRUKLAR

Cumhurbaşkanı’nın Esat’la görüşebileceğini söylerken, satırlar arasına sıkıştırdığı birkaç kelime ile muhalefete de “yumuşama” mesajı verdi. Sözleri şöyle:

“Biz ayrılıkları derinleştirme yerine ortak paydayı büyütmenin derdindeyiz. İç siyaset gibi dış politikada da sıkılı yumrukların açılmasında büyük fayda olduğuna inanıyoruz. Bunun için kiminle görüşülmesi gerekiyorsa geçmişte olduğu gibi yine görüşmekten imtina etmeyiz.”

CHP’ lideri Özgür Özel’in doğru bir kararla başlattığı diyalog politikasına, Erdoğan’ın doğru bir kararla “iade-i ziyaret” şeklinde olumlu karşılık vermesi Bahçeli’yi rahatsız etmişti. Ayşe Ateş Hanımefendi’yi Cumhurbaşkanlığı makamında kabul etmesi, bir yıl dört ay gecikerek de olsa, önemliydi. Fakat Bahçeli’nin koalisyonu dağıtma tehdidi üzerine Erdoğan yeniden eski sert üslubuna dönmüştü.

Ama Esat’la görüşme vesilesiyle yaptığı konuşmada “iç siyasette de” yumrukları açmaktan bahsetmesi önemli bir mesajdır. Belli ki, Erdoğan, dolayısıyla Türkiye, “faiz sebeptir” politikasını daha fazla sürdüremediği gibi içeride kutuplaşmayı, dışarıda “yedi düvel”le çatışmayı da daha fazla sürdüremez, sürdürmemelidir. Siyaset “normal” dile, “normal” rekabete dönmelidir. Bunu desteklemek gerekir. Fakat…

SURİYE EN CİDDİ SORUN

Ekonomide de iç politika ve diplomaside de “rasyonel zemin”e dönmek, önceki dönemde ağırlaşmış sorunları sıfırlamıyor. Ekonomide de bunu açıkça yaşıyoruz.

Suriye sorunu gözüktüğünden ağırdır. Evvela Esat’ın arkasında Rusya var. Rusya için Suriye demek Doğu Akdeniz demektir. Türkiye için veya herhangi bir faktör için vazgeçmeyecektir. Nitekim Esat’la barışmaya Rusya aracılık ediyor.

Türkiye için en büyük tehdit, Suriye’de PKK’nın bir şubesi olan PYD/YPG’dir. 2014 Ekim’indeki “Kobani olayı”nda Türkiye ile ABD’nin yolları Suriye’de ayrıldı, ABD, “IŞİD’e karşı” YPG’yi ağır silahlarla donattı. Suriye’nin en zengin petrol bölgeleri de PYD’nin kontrolündedir. Böyle bir tabloda, geçen on yılda Ankara’nın Avrupa ve Amerika’da daima Türkiye’yi desteklemiş olan dostlarını da kaybetmiş olması, Suriye’deki işimizi daha da zorlaştırıyor.

Araplar ise, öteden beri hep Türkiye’ye karşı Esat’ın yanında yer aldılar.

Türkiye’nin besleyip donattığı Özgür Suriye Ordusu (yeni adı Suriye Milli Ordusu) ne kadar güvenilirdir? Erdoğan’ın Esat’la görüşmekten bahsetmesi üzerine, Ankara’nın kendilerini bırakacağını sanarak, bayrağımıza saldıranlar bunlardı. Erdoğan, Beştepe’deki bakanlar toplantısından sonra yaptığı konuşmada “bize güvenen, bize sığınan, bizimle ortak hareket eden hiç kimsenin mağdur olmasına da izin vermeyeceğiz” demesi, bu unsurları teskin etmek içindir.

RASYONELLEŞME SÜRECİ

“Emeviye camiinde namaz… Selahattin Eyyubi’nin mezarında buluşma” ifadeleriyle ve “katil Eset” sloganıyla Suriye politikasını yürütürken… Sisi ile 7-8 yıl sürekli kavga ederken… S-400’leri alırken iktidar, bunların Türkiye’yi yalnızlığa sürükleyeceğini öngörmeliydi. İdeoloji ve popülizm bu öngörüyü engelledi.

Şimdi “rasyonel zemin”e dönmek için Türkiye’nin geleneksel ittifaklarını güçlendirmesi, en azından, kaybettiği dostlarını kazanacak bir yol izlemesi, en önemlisi de ekonomide kuvvetli hale gelmesi lazım. Bu da Şimşek’in dediği gibi evrensel kıstaslara yönelmeyi ve Batılı yatırımcıda güven yaratmayı gerektiriyor. Bu başarılırsa, Suriye’de de elimiz daha güçlenecektir.

Özetle, gerçekten “yumrukları açma” ve rasyonelleşme zamanıdır.

Büyük seçmen kitlesi de seçim kazanmak için saçılan popülist “müjdeler”in sorunda kriz ve enflasyon getirdiğini gördü ve bunu mahalli seçimlerde ortaya koydu. Hülasa, genel süreç olarak Türkiye “hamaset”ten “rasyonel”e geçişin uzun ve sancılı tecrübelerini yaşıyor. Rasyonelleştikçe başaracaktır