Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, son dönemde cemaatler ve tarikatlere yönelik karalama kampanyaları olduğuna dikkat çekerek tepki gösterdi.
Yusuf Kaplan'ın yazısı şöyle;
Cemaatler ve tarikatler, Türkiye’nin gündemine oturdu hiç beklenmedik bir zamanda ve hiç beklenmedik bir şekilde bir kez daha!
15 TEMMUZ’UN SİVİL DARBESİ BAŞARIYA ULAŞIRKEN...
Üstelik de Türkiye’nin dışardan hiç olmadığı kadar kuşatıldığı, köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığı bir zaman diliminde.
Üstelik de ABD’nin 28yıl önce başlattığı Irak ve Suriye işgalinin, Amerikan derin devletinin en derin ayağı Yahudi şebekesinin eseri ikinci İsrail’i kurdurarak, bu güdümlü devleti bütün bölge ülkelerini istediği zaman, istediği şekilde karıştıracak bir adımı gerçeğe dönüştürmek üzereyken...
Üstelik de, sanki bu belalar yetmezmiş gibi, İdlib’te güya Türkiye’nin sarsılmaz müttefiki Rusya’nın Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp boğacak bir tuzağın tam ortasına bizi itmeye çalışırken...
Ve nihayet Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol kaynaklarının bölgeyi kaynar kazana dönüştürme potansiyeli her geçen gün artma eğilimi gösterirken...
Yani Türkiye dışarda dört bir taraftan kuşatılırken cemaatler ve tarikatler meselesinin hortlatılması, bu ülkenin sinir uçlarının kaşınması, dahası, ülkenin en basiretli, en ferasetli tavır geliştirmesi gereken ordusuna mensup bir generalinin “cemaatler yok edilmezse, iç savaş çıkar” gibi akla ziyan açıklamalarda bulunuyor olması, ardından, “camide neden Atatürk’e rahmet okunmadı?”, denilerek bu ülkenin cami cemaatinin birbirine düşürülmeye ve tam ortadan ikiye bölünmeye çalışılması, Türkiye’nin yumuşak karnının fenâ hâlde kaşınması, tam bir basiretsizlik örneğidir ve askerî olarak püskürtülen 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminin sivil bir darbe olarak başarılı olmak üzere olduğunun göstergesidir.
Türkiye’nin ilk kez bu kadar derinlemesine ve bütün şer güçlerce kuşatıldığı bir zaman diliminde cemaatler ve tarikatler meselesi başta olmak üzere Diyanet dâhil bütün İslâmî kurumların itibar suikastına tabi tutulması, intihardır ve bunlar, 15 Temmuz’un sivil darbesinin başarıya ulaşmak üzere olduğunun ürpertici, tedirgin edici, kara kara düşündürücü işaretleridir.
CEMAATLERİ SİLİN, İSLÂM’DAN ESER KALMAZ!
Diyanet, cemaatler, tarikatler, diğer kritik İslâmî kurumlar, bu toplumun geleceğinin sigortasıdır, teminatıdır, düşmanlarının korkulu rüyalar, kâbuslar görmesine yol açan vazgeçilmez kaynaklarıdır.
Cemaatler ve tarikatleri silin, -fazla değil iki kuşaklık bir zaman dilimi içinde- bu toplumda İslâm’dan eser kalmaz!
Kalmaz; çünkü Türkiye başta eğitim olmak üzere bütün kurumlarını laikleştirmiş, dolayısıyla İslâm’ı bütün kurumlarından uzaklaştırmış kaskatı, taş gibi laik bir ülkedir.
Laikliğin din olarak görüldüğü, din katına yükseltilerek dogmalaştırıldığı, dinin hayatın her alanından uzaklaştırıldığı bu toprakların mezarını kazacak ürpertici bir laiklik anlayışının dayatıldığı son “komünist”, pozitivist, materyalist ülkesidir dünyanın!
Devletin bütün kurumlarından İslâm’ın arındırıldığı, toplumun düşünce, sanat, bilim, kültür, estetik ve ahlâk birikiminin ve ruhunun yegâne kaynağı dininin her yerden temizlendiği tek ülke Türkiye’dir dünyada!
“Cemaatler, tarikatler neden eğitime el uzatıyorlar!” diye veryansın edenler var! İnsaf!
Bizim laikliği aldığımız Fransa’da bile orta dereceli okulların üçte biri Katoliklerin kontrolündedir! Katolik okulları Fransa’nın birinci sınıf okullardır. Bizde ise hiç bir yerli, parya, Türk okulu, yabancıların kontrolündeki okulların eline su bile dökemez!
Burası sömürge ülkesi mi?
Yunan mı işgal etti de çocuklarımızın zihnini felç etti, ruhunu köleleştirdi?
CEMAATLERİ KORUYAMAZSANIZ, AKİDEYİ VE AİLEYİ DE, ÜLKEYİ VE TOPLUMU DA KORUYAMAZSINIZ!
Uyarıyorum!
Haykırıyorum!
İntihar ediyoruz!
Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz!
Ben, bu ülkede, kendi medeniyet dinamiklerimi, değerlerimi, ruhköklerimi eksene alarak bir eğitim sistemi kurmak zorundayım.
Düşünsenize, benim çocuğumu anaokulundan, ilkokuldan itibaren elimden alıyorlar! Beyinlerini yıkıyorlar! Zihinlerini iğdiş ediyorlar! Ruhlarını çalıyorlar! Sonra da yabancılaşmış, bu ülkenin medeniyetiyle, ruh kökleriyle kavgalı, mankurtlaşmış türedi tipler olarak gönderiyorlar bana!
Barbar bunlar!
Manyak mısınız siz?
İşgalci misiniz?
Buna isyan ederim arkadaş!
Yeter yahu!
Bizi çağın ve kendi dünyamızın dışına fırlatan, kendimizden uzaklaştırıp çağın ağlarına bağlayarak köle yapan, kendi ayağımıza sıkmamıza yol açan bu laik, ruhsuz, pozitivist, ilkel, çağdışı, sömürgeci eğitim, medya, kültür, sanat rejimiyle çocuklarımızın mezarını kazmaktan ve bu ülkenin altını oymaktan başka bir şey yapmadığımızı gören yok mu bu ülkede -bendenizden başka Allah aşkına!?
İslâm’ın bütün kurumlardan temizlendiği bir ülkede cemaatleri ve tarikatleri yok etmek demek, Türkiye’nin İslâmî kimliğini yok edecek dinamitleri döşemek demek!
Elbette ki, cemaatlerin, tarikatlerin usulünce denetlenmesi, kendilerine çeki düzen vermeleri şart!
Elbette ki,kendilerini bu ülkenin önünü açacak bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan öncü kuşakları yetiştirmeye yoğunlaşmaları gerekiyor.
Cemaatleri ve tarikatleri korursanız, bu ülkeyi koruyabilirsiniz.
Cemaatleri ve tarikatleri korursanız, akideyi ve aileyi koruyabilirsiniz.
Aileyi ve akideyi korursanız, bu ülke için gözünü kırpmadan canını verecek yürek çocuklarını yetiştirmeyi başarabilirsiniz.
Türkiye’nin dışardan çepeçevre kuşatıldığı bir zaman diliminde bu toplumun kuyusunu kazacak, toplumun farklı kesimlerini birbirine düşürecek, düşman yapacak, sinir uçlarını kaşıyacak tehlikeli işlere soyunmaktan özenle kaçınmak boynumuzun borcudur.
Cemaatler ve tarikatler bu toplumun sigortasıdır.
Eğer bunu göremiyorsanız, bilin ki, 15 Temmuz’un sivil darbesi başarılmış demektir! Vesselâm.