Omar al-Shogra şuan 21 yaşında Suriyeli bir genç. Sednaya hapishanesi dahil Suriye yönetiminin 10 hapishanesinde 3 yıl tutuklu kaldı. Orada çeşitli işkencelere maruz kaldı, aç bırakıldı. Buna rağmen bu hapis hayatını “hayatımın en güzel günleri” olarak tanımlıyor. Ve kendisine bu sürecin çok şey kattığını söylüyor. Shogre 11 Haziran 2015’te, 3 yıl sonra ilk kez güneş ışığı gördü. Çıktığında ise sadece 35 kiloydu ve hiç saçı kalmamıştı.
Hapishane sürecini Al Jazeera’ya anlatan Ömer’in hikayesi…
Omar al-Shogre, kendisine insanlığın kıymetini öğreten Rejim hapishanelerindeki korkunç çilesini anlatıyor:
Omar al Shogre aç bırakıldığı ve işkence gördüğü Rejim hapishanelerinde 3 sene geçirdi ancak yine de o günler için ‘’hayatımın en güzel günleriydi’’ diyor.
11 Haziran 2015 tarihinde Shogre neredeyse 3 yıl sonra ilk kez gün ışığını gördü. O gün yalnızca 35 kiloydu ve hiç saçı yoktu. Şam yakınlarında bir otobüste iken insanlara ‘’merhaba’’ dediğinde kimse cevaplamamış. Çünkü insanlar karşılarında duran acınası, zavallı kişiye bakakalmışlar.
Bir yıl sonra damalı bir gömlek ve pantolonla Stockholm’de rıhtım boyunca yürürken ıslak İsveç kurabiyesi almak için duruyor. Arkasında aileler, Gröne Lund tema parkının merkezinde hız trenine binmek için kuyruğa giriyorlar.
Shogre, 21 yaşında, Suriye’de rejim zindanlarında bulunan on binlerce insanın arasındaydı. Birleşmiş Milletler Beşar Esed’i cinayet, tecavüz, işkence ve insanlık suçu işlediği için suçlamasına rağmen Uluslararası Af Örgütü’ne göre Suriye hapishanelerinde Mart 2011 – Aralık 2015 arasında 17 binden fazla insan öldü.
Shogre 17 yaşındayken Suriye’nin kıyı kentlerinden biri olan Tartus’ta 2012 Kasım’da üç kuzeniyle beraber tutuklandı. Kuzenlerinden ikisi rejim hapishanelerde öldü. Askerler hiçbir açıklama yapmadan teyzesinin evine çıka gelmişler, yüzünden kan gelinceye kadar Shogre’yi dövmüşler ve herkesi tutuklayıp götürmüşler.
10 farklı hapishane gezdikten sonra Shogre, Şam’ın kuzeyindeki dağlardan 30 km içerideki kötü ünüyle bilinen Sednaya hapishanesine götürüldü. Şam’da askeri istihbarat gözaltı merkezi olan ve Suriyeliler arasında ‘’Ölüm Şubesi’’ olarak bilinen Şube 215’te 1 yıl 9 ay kalmış.
Shogre El-Cezire’ye açıkça şunları ifade ediyordu: “Bir mahkûmun başka bir mahkûmla cinsel ilişkiye zorlandığını ya da bir hücre yöneticisinin bir mahkûma tecavüz ettiğini görmüştük. Herkes korkuyordu. Özellikle çok genç olduğum ben aklımdan hiç çıkaramıyordum. Yakında bir gün bunların benim de başıma geleceğini düşünüyordum’’.
'BİNLERCE İNSAN TECAVÜZE UĞRADI'
Shogre ilk 7 ay hücre hapsinde tutulmuş. Sonra, hasta mahkûmların teker teker vurulduğunu ve diğer mahkûmlar tarafından görünebilen bir odaya kilitlendiğini görmüş. Bunlar, direnme gücü kalmayıncaya kadar dövülen mahkûmlarmış.
İşkence ve ölüm normalleşmişti. “Binlerce insan tecavüze uğradı ve sonucunda kendilerini öldürdüler. Korkunç bir durum ama çok normalleşmişti artık. Tecavüz edilen kişi bizim için tıpkı diğer işkence edilen ve öldürülenler gibi yalnızca bir bedenden ibaretti’’. diyor Shogre.
Sednaya hapishanesi Shogre’nin kaldığı hapishanelerin sonuncusu ama en kötüsüydü. “Hoş geldin partisinde’’ 15 Ağustos 2014, tank parçaları ile dövülmüş. Hatırladıkça yüzünü ekşiten Shogre: “10’umuzu sıraya dizdiler sırayla dövmeye başladılar. 15 gün boyunca ne gözlerimi açabildim ne de ayağa kalkabildim’’.
'KANDA EN AZINDAN TUZ VAR'
Bir ay sonra beş saniye süren ve terörizm suçlamalarına mahkûm edildiği – Rejim tarafından hükümet karşıtı aktivistlere yapıldığı gibi – bir mahkemeye çıkartıldı. 2011 yılında hükümet karşıtı gösterilere katılan Shogre sahte kimlik kartı düzenlediğine dair sahte bir itirafa zorlandığını söylüyor.
Sednaya’da yemeklerimiz hep kanlı olurdu. Kanda en azından biraz tuz var.
Gardiyanlar günlük yemek karnesini getirdiklerinde -ki birkaç yumurta ve biraz da birkaç düzine mahkûm arasında paylaştırılan ekmek- mahkûmları dövmek için demir sopalarla gelirlerdi. Alaycı bir dille: “Yemeklerimiz hep kanlı olurdu. Kanda biraz tuz vardı en azından..’’ diye ekliyor Shogre.
Suriye hapishanelerinde kapsamlı araştırmalar yapan Uluslararası Af örgütüne göre Shogre’nin yaşadıkları tipik örneklerden bir tanesi. Sednaya’daki çalışmalara liderlik eden Nicolette Boehland birçok mahkûmun belirli tarihleri ve yaşadıklarını ayrıntılarıyla hatırlayabildiğini ifade ediyor.
Boehlan: “Bu bilgilerin çoğu sonradan kullanılabilir. Yaşanılanların hatırlanması tıpkı ayaklanma hareketi ya da onurlarını korumaları gibi bir şey.’’
Shogre’in geceleri hala yaşadıklarının kabuslarıyla dolu…
“Uykularımda, rüyalarımda sık sık bana işkence edildiği görüyorum. Kuzenlerimin öldürüldüğünü görüyorum. Tüm bu korkunç kâbuslardan uyandığımda ise kendimi hapishanede değil de odamda bulunca çok mutlu hissediyorum’’
Ama bugün, İsveç’te evinin yanında ki gölün kenarında otururken yüksek sesle ıslık çalıyor, gülümsüyor, suyun üzerinde uçuşan beyaz kuşları seyrediyor.
'HAPİSHANE HAYATIMIN EN GÜZEL GÜNLERİYDİ'
“Hapishanedeki günlerim hayatımın en güzel günleriydi. Orada insan oldum. En iyi üniversiteydi orası. Çocuk olarak girdim ve nasıl yaşanıldığını öğrendim.’’
Shogre kendisine işkence yapan gardiyanların hor görmesine, küçümsemesine rağmen, hapishanede insanlığın en iyisini gördüğünü de ifade ediyor. Diğer mahkumlar kurtulmasına yardım etmiş, yemeklerini onunla paylaşmış ve gardiyanlara onu öldürmemesi için para vermişler. Sednaya’da İslamla ilgili uygulamalar yapmak yasak olmasına rağmen, tutukluluk süresince Kuran’dan 18 sure ezberlemiş ve sessiz fısıldamalarla diğer mahkumlara da öğretmiş.
Bugün İsveçte, “İnsanların korktukları şeyler hapishanede yaşadıklarıma kıyasla çok normal geliyor bana. Eğer hep mutlu olsaydım, mutluluğun anlamını unuturdum’’. diyor.
Shogre’nin hapishaneden nihai çıkışı ise 2 erkek kardeşinin ve babasının bir katliamda öldürüldüğü tarihte Mayıs 2013’te başlamış. Annesi ve hayatta kalan küçük kardeşleri Türkiye’ye kaçıp zor şartlar altında, beraberce çalışarak 15 bin dolar para biriktirmiş ve Shogre’nin hapishaneden çıkışı için rüşvet olarak vermişler.
Haziran 2015’te “terörist faaliyetler(!)’’ nedeniyle kendisine verilen 3 yıl 4 aylık geçici ağır cezanın 3’te birini tamamladığında çıkabileceğini açıklayan bir belge yayımlanmış.
Gözaltı süresi bu ceza süresinden sayılmamış ve ne kadar kaldığı hakkında kendisi de emin değil. Orada, Sedneya’da öleceğini düşünüyormuş.
Bırakılacağı zaman Shogre’nin gözleri bağlıymış. Araçla hapishane çevresine götürülmüş ve bırakılmadan evvel gardiyanlar çömelmesini istemiş.
Ailesi Türkiye’de olmasına rağmen Shogre, hapishanede yakalandığı tüberküloz hastalığının tedavisi için yeni yaşamına İsveç’te başlamayı tercih etmiş. Shogre, Stockholm’de sıcak bir eve ve güzel, sıcakkanlı arkadaşlara sahip ancak Rejim hapishaneleri hakkında yaptığı yorumlar nedeniyle Rejim’in kendisinden intikam alabileceğine dair aldığı duyumlardan dolayı hala temkinli.
'HALA NASIL HAYATTAYIM, BİLMİYORUM?'
“Sürekli bana ne olacak diye bekliyorum’’ dedi. “Şube 215’te iken daha serbesttim. Ama şimdi özgür değilim çünkü sadece bekliyorum ve aileme ne olacağını bilmiyorum.”
Suriyeli eski mahkûmlar için ulaşılabilecekleri destek ağları fazla değil ve Shogre gibi bazıları da profesyonel yardım almayı tercih etmiyor. 1980’lerde Esed Rejiminin hapishanelerinde yaklaşık 9 yıl görev yapan psikiyatrist Jalal Nofal, Suriyeli eski mahkûmlar arasındaki en yaygın problemlerin depresyon ve anksiyete olduğunu söylüyor.
Nofal: “Onları, kendilerini bir kurban olarak değil, hayatta kalmayı başaran biri olarak görmeleri için destekliyoruz. Bazen “Arkadaşlarım orada hala acı çekerken ben nasıl özgür olabilir, gülebilir, iyi beslenebilirim?’’ diye düşünüyorlar.
Shogre sağ kalmak-canlı olmak ile insan olmak arasındaki farkı biliyor, iki duyguyu da hissediyor.
Güneş batmaya yakın evinin kenarındaki çimenlik boyunca yürürken “Hâlâ nasıl hayattayım, bilmiyorum’’ dedi. “İnanılması imkânsız. Bazı sabahlar kalkınca bunu düşünüyorum.”
Çeviri: Genç Müslümanlar