Zamanın geçişi kafa karıştırıcı bir şeydir. Bir dakikanın 60 saniyeden oluştuğunu çok az kişi tartışacak olsa da, zaman algısı kişiden kişiye ve bir durumdan diğerine önemli ölçüde değişecektir.
Asansör beklerken veya kırmızı ışıkta dururken iki dakika çok uzun sürüyormuş gibi görünür. Bazen saniyeler bile insanı sinir eder. Mesela önünüzdeki araba park yerine girerken fazla aheste davrandığında geçen bir kaç saniye çoğu kişiyi öfkelendirecektir. Sonucunda trafik durduğunda kişinin elinden beklemekten başka bir şey gelmeyecektir. Bu da onun kapana kısılmış hissetmesine ve sinirlenmesine neden olur.
Zaman algısı, zamanın çok hızlı ya da çok yavaş geçtiğini düşünen bireyin durumu hakkında bir şeyler söyler. Sıkıldığımızda veya bir başkasının gelmesini özlemle beklediğimizde zaman yavaş geçer. Tam tersine “keyfimiz yerinde” olduğundaysa çabuk geçer.
Sonunda sevdiğimiz kişiye kavuşacaksak doksan dakikalık bir uçak yolculuğu dayanılmaz gelecektir. Ama güzel bir film izlerken doksan dakika genellikle uçup gider. Bu aynı zamanda toplu taşıma araçlarında çok sayıda insanın gözlerini cep telefonlarına dikme nedenidir. Yolculuk ederken İnternet zamanın geçmesini kolaylaştırır.
Zaman Algısı Neden Değişiyor?İnsanlar, gündüzün geceye dönmesi veya kışın bahara dönüşmesi gibi doğal olarak meydana gelen öngörülebilir tekrarlayan olayları kullanarak zamanı ölçmek için güvenilir araçlar yaratmışlardır. Bu olayları günler, haftalar ve yıllar olarak düşünürüz ve geçişlerini işaretlemek için saatler ve takvimler kullanırız.
Ancak aynı zamanda sirkadiyen (gündüz/gece) ritimlerimizi düzenleyen ve belirli olayların süresini kaydetmemize olanak tanıyan dahili bir saatimiz de var gibi görünüyor. Bu dahili saati, her yeni olayın uzunluğunu hafızada saklanan temsillerle karşılaştırmak için kullanırız. yani bir dakikanın, bir saatin veya bir günün nasıl hissettirdiğine dair bir bilgi bankamız vardır. Ancak ne yazık ki dahili saatimizin zamanı her zaman harici cihazlarımız kadar doğru şekilde ölçemez.
Bireysel zaman algısı, odaklanma seviyemizden, fiziksel durumumuzdan ve ruh halimizden güçlü bir şekilde etkilenecektir. Tıpkı “izlenen tencerenin kaynamaması” gibi, bir olaya odaklandığımızda da zaman bazen normalden daha yavaş geçiyormuş gibi görünür. Canımız sıkıldığında da aynı durum geçerlidir.
Ancak dikkatimiz dağıldığında ve aynı anda birden fazla işle meşgul olduğumuzda, zaman çok daha hızlı geçiyor gibi görünecektir. Bunun nedenlerinden bir tanesi bu esnada genellikle kol saatlerimiz aracılığı ile zamanın geçişini takip etmememizdir.
Zaman Algısı Duygularımız İle de İlişkilidirBir olayın duygusal niteliği de zaman algımızı etkiler. Üzgün veya depresif hissetmek gibi olumsuz duygusal durumlar, zamanın daha yavaş geçiyormuş gibi hissetmemize neden olacaktır. Ayrıca korkunun da zaman üzerinde özellikle güçlü bir etkisi vardır. Korkmak iç saatimizi yavaşlatır, böylece korku veren olayın daha uzun süre sürdüğü algılanır. Bu nedenle de tam tersine eğlenceli ve mutlu zamanlar göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş gibi görünmektedir.
Yaşlanmak da zaman algımızı etkiler. Araştırmalar zamanın yetişkinler için genel olarak hızlı geçtiğini ve yaşla zaman algısı arasında bir bağıntı olduğunu gösteriyor.
Modern Yaşamın Çılgın Temposu Zaman Algımıza Zarar VerirRekabetin giderek arttığı bir dünyada zaman çok önemlidir. Saatler hayatın temposuna hakim olmaya başladıkça, zamanın kendisi de giderek uçup gidiyor gibi görünecektir. Bu özellikle saatlerin, günlerin ve hatta haftaların bazen bir anda uçup gittiği büyük şehirler için geçerlidir.
İnsanın zaman algısı üç temel boyuttan oluşur. Bunlardan biri zamansal ardışıklıktır. Bu farklı olayların sırasını ve örtüşmesini algılama şeklimizdir. Örneğin, bir düğmeye basmak ve ışığın yanması eşzamanlı olaylar gibi gelir. Ancak bunların meydana gelme sırasını algılama kapasitemiz vardır ve bu, etrafımızdaki dünyayı anlamlandırmamıza yardımcı olur.
Diğer bir boyut ise zamansal süredir. Yani bir olayın süresini nasıl algıladığımız ve tahmin ettiğimizdir. Bu nedenle vergi dairesinde geçirilen bir öğleden sonu sonsuza kadar sürecekmiş gibi görünür. Oysa arkadaşlarla geçirilen aynı süre kısa ve hızlı görünecektir.
Üçüncü etken ise zaman perspektifidir. Bu geçmişe, şimdiye ve geleceğe bakış açımızı ifade eder. Çoğu insan, geçmişe takılıp kalmak ya da geleceğe odaklanmak gibi belirli perspektiflere karşı doğal bir eğilime sahiptir. Ancak dengeli ve dinamik bir zaman perspektifine sahip olmak sağlıklı bir psikoloji açısından önemlidir.
Bu boyutlar hep birlikte insanların zamanı anlamlandırmasına yardımcı olur. Ancak onları algılama şeklimiz yazıda da aktardığımız gibi özelliklerimizden, çevremizde olup bitenlerden ve belirli bir süre içinde yaptıklarımızdan derinden etkilenecektir.
Doğa Deneyimleri İnsanın Zaman Algısını Düzenlemeye Nasıl Yardımcı Olur?
Psikolojik deneylerden elde edilen kanıtlar, doğal çevrenin insanın zaman algısı üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceği göstermektedir. Öncelikle bu tarz deneyimler kişinin zaman algısını genişletir. Başka bir deyişle, doğal ortamlarda zamanı kentsel ortamlara göre daha uzun gibi algılarız. Ayrıca doğal ortamı deneyimleyen insanlar şimdiye daha fazla odaklanma eğilimi gösterir. Bu da zaman perspektifimize katkı sağlar.